ATEŞİ BÖLEN GECE- THE NIGHT SUNDERING PASSION

ARİTMİ ŞİİRLERİ

1/ Fibrilasyon:   

kalbiniz, o ağır yağma, ezilmiş
siyah üzümleri
örten asma yaprağı

kalbiniz, için için yanan bir şeyrâyin
süveydâsı safran ve irin
her bakana göstermek ister
aşkı halk eden şafağı

her boranda dağılan, el alıp
bir çerağdan yeniden kurulan
otağdır kalbiniz

: gürültüsünü o kör
sağır şuaradan hiç kimse
duymaz, bir siz...

güçlü değildir sandığınız kadar o ayaz
kanadı kanayacak yüzünüzün
boşluğuna düşmüş iki kiraz…

2/ Taşikardi:                                     

damarlarınızda dolaşan kan mı nedir
bu saydam olasılık, bu hızla sararan

ziyan? pıhtılaşır mı ağzınızda durgun
o derinliğe vurgun göller? geçilmiş

zamanları özlemle anımsayan, özün
söze dökülmesini bekler hâlâ keder

sabredin, elbet silinir, silinecektir
parmak izinizde kuruyan, yorgun mühür

say ki bir kayayı tanıdı sizde
gürültülü ağzıyla bir ağaç kakan!

3/ Asistoli:

çekildik, çekildik o gecelerden, o ateşlerden
geçtik de külleri rüzgâra savurdu safran

hiç kimseydik, kalmadı bizde kimse hiç
yalanmış inansak gerçek olacak anlam!

sandınız ki iki gök gürültüsüdür sarılan
hayır, yine yanıldınız, size dokunmadı

sarılmadı hiç o haziran! çünkü ne söylesek
sağır, ne zaman çağırsak akşamdınız

: içinizden geçip gittik de
bir an bile dönüp bakmadınız...

4/ Arrest:

anladık:

her aşk kalandır
önceki hüzünden

kül hep daha güçlüdür
yüzünüzden         



SESTİNİZ:
         —Sesi Gördüm— 

1/ Sestiniz, sesi gördüm bir akşamüstü apansız:

            sanki eski bir göğü tutuşturup
            sürmüştünüz yüzüme

            elişi kuşlar, bergüzar ağaçlar
            sermiştiniz çocukluğuma:

            iğde dalı koklamış olmasa
            okşar mı toprak
            topuklarını tohumun

            amberi özlemese, sever mi çiçek
            ellerini dolaşan saçında
            rüzgârın

            omzuna yaslanınca asmaların
            bir ağır akşam
            yıkıldı yıkılacak gölgeliğe…

2/ Sestiniz, yüzüne dokundum gürültülü bir gecenin:

            kalbim, o derin uğultu
            sesinizi kor sandı

            şefkatle değil, ah öyle değil
            damarlarınızla dolayıp
            boğdunuz kalbimi

            sonra ödünç bir kitap gibi
            sessizce ve gecikmekten utanarak
            aldığınız yere koydunuz

            : ardınızdan sürüklenen kalbimdi
           bütün bir gece…

3/ Sestiniz, çoğul bir sevgidir iz:

            sizi sevmek bir ömrü sevmekti

            ağzınızda öptüm
            sürüdüğünüz tüm cesetleri

            başka kadınlarda kalmış
            ellerinizle okşardınız
            çırpınan kanımı

            su içmek, sigara yakmak kadar
            doğaldı sizde kaçmak

            beni sevmenize alışmak
            yenilmekti, gittiğinizde
            yüreğimi kesecek acıya

            en güvenli duyguydu
            yokluğunuzda
            sığındığım ağrı…

4/ Sestiniz, kırıldı kırılacak içine eğilen giz:

            bir kuyunun içinden sesleniyordunuz

            gördüğünüz tek ışığı
            aydınlık sanıyordunuz

            hayır, delirmiyordunuz
            hiç yoktuk biz

            : sizi ben yarattım
            eksik etimden

            kangreni sever
            şizofren…

5/ Sestiniz, sesinizden başlardı her gece:

            içimde yarım ne kalmışsa
            sesinizle tanımladım

            siz geri çekildikçe
            boşluğa daha sıkı sarıldım

            uzak limanları hep size
            neyi özlesem
            hep size tamamladım

            yakardım, biat ettim
            yerlere eğildim önünüzde

            iki ruhtum yıllarca tek beden
            : varlığınıza ihtiyaç
            ve yokluğunuza öfke…

6/ Sestiniz, ağır ağır indiniz merdivenlerini gecenin:

            ne çabuk geçti o ateşin zamanı
            akrep ne vakit soktu yelkovanı

            her solukta kora dönüyorsa söz
            közün düğümünü ne çözebilir ağızdan

            susun, ne deseniz kırılacağım
            düşecek avuçlarınızdan bu oyuk ayna

            acıyı düşünmek daha çok ürkütür acıdan
            ağzınızla susturun kalbimi eğer susturacaksanız!..

7/ Sestiniz, gecenin içinden geçip gittiniz:

            her aşk bir hatadır bittiğinde…

      


KUM AĞITI:
         Dalgaları Çağıran            


1/ Soğuktu su:
                       
            soğuktu tavırları öperken avuçlarını
            
            gözünü ayağından hiç kaldırmadan 
            tek koluyla sarıldı
            donmuş omzuna

            : vakit yoktu uyum ve nezakete
            yetişmeli aceleci bedenlere
           
            sâbâ esintisi mi yoksa karşı koyamadığı 
            nefsi mi, vaz geçemediği neydi 
            etini incitirken nefesi... 

2/ Soğuktu ses:

                      İÇİMDE SANA AİT NE KALDIYSA YALAN
            
            kim fısıldadı güneş henüz yüzünü yıkamadan
                      
                      SENİN İÇİN YALAN
            
            sessizliği ürküttü zincirleri 
            zihin kafesinin
                      beklenen O hiç yok mu
                      illüzyon mu tuzluyor derisini 
                      ilkel beklentinin
            başı döndü, masaya tutundu 
            bir bardak su, sapı kırık sürahi 
            ve algılanışı nesnelerin

            : ezan okundu okunacak
            yakındır gelmesi beklenenin...

3/ Soğuktu boşluk:         

            uzlaşmış olsa da oyuk boşluğuyla
            sıkışmış açıklama arzusu ile 
            anlaşılma hevesi arasında:

                      OKUYABİLENE ETİN DELİSİNİ ANLATACAK
                      BU DUDAKLARIN YALNIZ TOZUNU SİLKELEDİN
                      BENİ BİR AN BİLE GÖRMEDEN
                      İ  Ç’  İ  M’  D  E  N   NASIL GEÇİP GİTTİN
            içine inen merdivenleri 
            çürütmekten sıkılmış:
                      oyuk yerde boşluk
                      boşlukta halı, masa, saksı
                      ve üç vakte kadar sandalye
                      saydam bu da nedir bir sardunya
                      yola serili kahkahalar 
                      ve teri soğuyan safra oyuk yerde

4/ Soğuktu sabah:
           
            sandallar söndürmüş ışıkları
            dökülmüş damarlarından 
            başıboş caddeleri kentin

            vakit çok mu kuşluğa

            kuşları besliyor olmalı
            en ufak sesle uyanan karmaşa

            yanılıyor zaman
                      HANGİ KALBİM HANGİ SENİ ACIDI BUNCA ZAMAN
                      DELİRMENİN SINIRINDA DEĞİŞTİ TÜM HATIRAN
            gözü hızdan körelmiş nesnenin
            kendisiyle algılanışını 
            ayırdığı an
                      —: yani hiç durmadan soluyan bir kayanın altı
                      : yani gözünü kırpmamış gece ve 
                      soluğunu tutan otların korkuları
            : algılarla gerçeğin arasından geçiyor yaşam...

5/ Soğuktu acı:
           
            yanılır mı zaman
                      GECE HER GECE DAHA AĞIR, DAHA AĞRILI
 
            hiç azalmadı bu ıslak, bu ağır
            ayaklarına kapanan
            azalır mı ne dersin bu kahır:
                      ACIYI ANIMSAR MI HIZA HAYRAN KANATLAR
            yüzümü okşarken tırnaklarıyla zaman
            kalbim anıların taşında 
            ezilmekten sağır
 
                      anımsamak: kırık ayna
                      anımsamak: kırk kapılı oda
            zaman geçse ne olur geçmese,
            acı kalır yalnızın emzirdiği aşktan...

        



AY VALSİ


1/ Yeni ay:

vaktidir, kalksın dağınık uykulardan
rüyasını gerçek sanan sarhoş zaman

yaktığınız köprülerin ışığı
daha ne kadar aydınlatır karanlığı

nereye kadar kökler kayış koparan otları
hafıza tarlasından? kaç kere kırılabilir 

kalbin kristali? kaç kere kopabilir
inceldiği yerden sesin telleri

daha ne kadar uzak olabilirsiniz
: değer gördükçe kibirlenir insan…

2/ Hilâl:

yüreği küllüğe dönmüşe ne desin ateş
ne denir bir ömür kül örtene yazmasıyla

suçlandığın şarapsa eyvallah
şaraptan gül damıttı ağzın

pişmanlığın ayaz aşklarsa
çelikten cürufu göz suyunla yıkadın

küfran anlar yıllarca döne döne
öğütülmediyse belleğin değirmeninde

: insanı iç gömleği yakar
yakar da çıkaramaz…

3/ İlk dördün:

kalbiniz tandır, sesiniz har
size dönüyoruz ey kutsal nar

sökülsün susuz kuyulardan çekilmiş
anılar, dökülsün boynumuz önünüze

: kovulduğumuz kapılardan başka eşik
labirentten başka beşik yoktur anladık

ey yüce geçmiş el verin bize gecede
yana yakıla aradığımız hâlâ o tandır…

4/ Dolunay:

azalır mı azaldı sanılan acılar
geçer mi geçti sayılan aşklar

yoktur bazı soruların cevabı

: doğru zamanda sorulmuş
doğru sorulardır, geçmişin
insana verdiği cevaplar

: yara soğudukça artar sızı…

5/ Son dördün:

ey kalbimdeki sapsız bıçak!

ağırlığın yaşamaksa
sıcaklığın aşk…