TEPENİN ÖNÜNDE kitabı Hilal Karahan'ın ikinci şiir kitabıdır. 1995-2003 tarihleri arasında yazılmış olan, yaklaşık 10 dosyalık şiirin en güzel imgelerinin kırpılarak yeniden kolaj yapılması ile oluşan bu kitapta, kısa şiirler önemli bir yer tutar. "Ruhu gezginlere" adanmıştır. Hilal Karahan'ın ilk şiir kitabı olan İÇSÖZLÜK-BİR GÜNÜN ÖZETİ, bu kitapta son bölüm olarak yeniden basılmıştır. Sayfalarda boşluklar hakimdir, bazen bir sayfada tek bir dizenin gerindiği olur.
1. Basım: Mayıs 2003, KÜL yayınları, Ankara, 146 sayfa. "Suyun Köşeleri", "Tepenin Önünde", "İç Sözlük" olmak üzere üç bölüm vardır.
2. Basım: Haziran 2010, MÜHÜR kitaplığı, İstanbul, 80 sayfa. "Suyun Köşeleri", "Tepenin Önünde", "İç Sözlük" ve "Söz Arası" olmak üzere dört bölüm vardır.
(Her türlü hakkı saklıdır. Hiçbir şekilde şairinin izni, ismi olmaksızın ve kaynak belirtilmeden alıntılanamaz, kullanılamaz. Aksi türde kullanımı halinde yasal yaptırım uygulanacaktır.)
ANKARA’DA YAĞMURLU BİR AKŞAM
1/
münir nurettin’i göğsüne yaslayan vakit
ankara yükünü indirdi akşamın avlusuna
ağaçları alçak gönüllü kılar bu güvenlik
rüzgar iğde dalıyla dokunur algılara
2/
sokaklar
alışkanlığın ördüğü ağ
ekmek kokusu gibi bulur
evlerin yolunu akşam
3/
şakaklarımda taşlık yol
ta on altı yaşımdan
insanın ömründe çıktığı
en uzun yolculuktur akşam
4/
tarihin ellerinden tutar
inceliğin gücü
inceldikçe sivrilir
zaferlerin külü
5/
ankara’da, yağmurlu bir akşam
yaşamın ılıdığı mekan
insan her şeye dönüşebilir
YAZ YAĞMURU
“yo, sen benim gibi değilsin, ey deli,
çünkü ruhun yedi kat giysiyle örtülüdür
ve sen yüreğini elinde tutamazsın.” halil cibrandönebileceği bir yer arıyordu
hangi şehre gitse yabancı
trende unutulmuş şemsiye
yan koltuktakiyle iki kelime
bilmiyordu ki nereye gitse
kendini de yanında taşıyordu
fena küsmüştü limanlar
gözlerini yakıyordu ateşiyle
kavrulduğu masallar
dönebileceği bir yer arıyordudönüşlerdi gerçek yolculuklar
bilmiyordu ki aramak
ve gitmekti yükümlü olduğu
sınırlarından taşıyordu
zaman kımıldanıyordu
bir illüzyondu, dökülüyordu bedeni
anlamı gizliyordu
biliyordu ki anlaşılmak
en büyük tehlikeydi
yüreğini elinde tutuyordu
TÜTÜN ISLAĞI
sert adamdınız, öyle söylenirdi
çiy gibi, soğuk ve soylu susardınız
öyle söylenirdi, sicilyalıydınız
aceleye getirilmiş duygular gibi yarım
alelacele bir gülüş denli ince
yokluğumuzla avunamazdınız
--taze salatalık kokardı selamınız saçınıza
akasya dolardı piyerloti kahvesi’nde
“üç marsa tamam abi!” ve kahkahanın arasında
nasıl da iğretiydi sıcaklığımız çağırmazdınız
bir tren kalkardı sesinizden
ateşi yakardı avuçlarınız
toprağın üzerinde sürüyordu kökleriniz
gövdenize gömülüyordu dönüp
küçümsendiniz kaygıyla küçümsediniz
suçlanmayı seviyordu kederiniz
sahi siz kimdiniz büyüdüğümüz susmanızda
size dokunmamıza neden izin verdiniz--
öyle söylenirdi
aceleye getirilmiş duygular gibi yarım
alelacele bir gülüş denli ince
çiy gibi, soğuk ve soylu susardınız
sicilyalıydnız, öyle söylenirdi
GECE YARISI MESAJLARI
oyunu bozuyorsun
dedi kadın
sözü sözcük sırtına sarıyorsun
çölü geçebilir mi kum fırtınası
içimi ısıtmıyorsun, ıslak ve sahte
dikenli tel çeviriyor kirpiklerin
korkuya siper, yalnızlığa kale
korkuyla yücelttiğim bekleyiş
dedi adam
bir oyunda kırılacak ne buldun
sözlerimden algıladığım ürkütüyor seni
söz arasında yaşanır aşk
suskuyla beslenir
seni susuyorum
bir tek sözcük yaratabilmek için ezberledin sözlükleri
dedi kadın
yaşamı ve aşkı anlatan
ya da iki kez yalnızlığı
gözlerin kadife çiçeği
--bunu birilerine daha söylemişti, hatırlamıyordu--
yalnız ve asi
susuyorsun
ölmek için iyi bir aşk gerek
dedi adam
yazmak içinse binlerce aşk
yazdıran güce kimlik ararken
seni sevdim, salt o an
derin ve devingendin
yazmayı daha çok seviyordum yaşamaktan
sözcükler sahtedir
dedi kadın
çelişkine kimlik arıyorsun
ısmarlanmış bir gün değilim karanlığına
savrulmuş benlerin külünü
silkeleyip eteğinden kadın
usulca kaydı kıyısından sayfanın
kuma bir çakıl taşı düştü
SIR
gece gidip geliyordu aramızda
gidip geliyordu, çağırsan
kapıyla duvar arasındaydı ağzın
dışarıda ışıklar yanıp sönüyordu
karanlıkta kabarıyordu kokun
nasıl da yalnızdık korku olmasa
avucumu soluğumla ısıtıyordum
gece gidip geliyordu aramızda
gidip geliyordu, zamana değmeden
usulca çektin elini
--pencerendeki çiçekleri,
kedilerini, sonyazını ankara’nın,
lakme’yi, ritsos’u, yağmur sonrası
gökyüzünün çamurunu, gece geçilen
bahçeli’yi, kadife ceketini,
dokunuşların etimde yol alan
kirpilerini, neşeyi, güveni, direnci--
usulca gözlerini indirerek
güçlü olabilecek denli yakındık
delirebilmek, yalnızca bir seçenekti o an
güldün, kahır gibi geçtin karanlıktan
ateşin bıraktığı yerdeydik
gidip geliyordu aramızda:
SUYUN KÖŞELERİ
“kül uzun sürer” şükrü erbaş
henüz kapıdan çıkmadan özledim sizi
oysa kibar bir hükümdü yokluğunuz
şakaklarımdan taşlar kırılıyordu
gün balkon ipinde sallanıyordu
düştü düşecekti ağır bir anlam cayır
cayır arıyordum ellerinizi
sizi tanıdığım akşamdı sevdiğim ilk
ip cambazının zarafetiyle oturuyorduk
suskunluğunuz, sarhoşluğum ve sürüdüğümüz gölgeler
yalnızlığa meyilli satranç tahtasından
durup durup gül kırıyordunuz
yüzünüzle teniniz arasında
sıkışmış bir liman
yazılsa nesneye ve mekana dönüşebilirdi
sizi sevdiğim zamanlar
susmak keskin bir ifade biçimiydi
ibadet eder gibi büyüttüm
mezar toprağında ulu bir çınar
acıyla terbiye olmaktı acının tek erdemi
ölü denizatları biriktirdim suyun köşelerinde
TEPENİN ÖNÜNDE
1/
hızla alıştı zeka
uyumu tanıyorken tohum
surlarından düştü duyarlılık
2/
“duydum” dedi kırılırken dal
“insan sadece kendine dönüşür
cama üfleyen ayna
insandır, en ağır insana”
gerindi köy yolu, tedirgin
gülüştü birkaç kurumuş ağaç
durup gidene baktılar
güçlüydü tepenin önünde düzlük
GECEYE VE SEVGİYE DAİR FARKINDALIKLAR
1/
gecenin en mahrem anları
sevginin kabaran gövdesi
2/
öpüşün izini sürer
düşürülmüş bir koku
3/
soluk rüzgarını cebinde taşır
kulak memesinden boynun kuyusuna
yuvarlanır dikkatsiz bir fısıltı
ten, soluğun her haline hazırlıklıdır
4/
eski sevgililerin teğet geçtiği
iç içe iki çember
tenin cismi ve rengi
bu yüzden kalabalıktır sevişmeler
5/
insan, kuyruğunu yutan yılan
6/
insana dair ne varsa
kabullenilir
ne yoksa
bir yerine gelir ki gece
YALNIZLIK- ÖZGÜRLÜK SARMALI ÜZERİNE BEŞ KURAM
1/
yalnızlığa mahkum olur
özgürlükte sınanan
2/
yalnızlığın düğümünden
özgürlüğü çözme çabası
düşünce tarihi
3/
insan, maddenin yalnız hali
teniyle rengi arasıdır yalnızlığı
gözlerine dürüp
çocukluğuna kaldırır
4/
özgürlük özgürün efendisi
5/
tuğlamız yalnızlık
yaşam duvar ustası
özgürlük karıyor harcımızı
VEDA
seni seversem gürültü olur