7 Ocak 2011 Cuma

FURUĞ FERRUHZAD: BİR ŞAİR(E)NİN ŞİİR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ

FURUĞ FERRUHZAD: BİR ŞAİR(E)NİN ŞİİR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ
Ocak-Şubat 2011, Akköy Dergisi, Sayı: 64. 
 
            Furuğ Ferruhzad, şair(e), yazar, oyuncu ve yönetmen kimliğiyle, İran'ın 20. yy'da yetiştirdiği en önemli kadınlardan birisidir. Acılı hayat hikâyesi, bir kadın olarak İran gibi bir doğu toplumunda şiir adına düzene ve baskıya karşı çıkması ile şiir yazım tekniğindeki eşsizlik, belki de onu tüm dünyada biricik kılar.  

           Furuğ Ferruhzad 5 Ocak 1935'te Tahran'da doğmuş ve 13 Şubat 1967'de bir trafik kazasında, henüz 32 yaşındayken ölmüştür. Bu kısacık yaşamına Tutsak (Esîr, 1952), Duvar (Dîvâr 1957), İsyan (İsyân, 1959), Yeniden Doğuş (Tevelludî Diger, 1964), İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına (1974, ö.s.) isimli şiir kitaplarını, ödüllü belgeselleri ve filmleri sığdırmış; hayatı film yapılmıştır. Çünkü Furuğ Ferruhzad’ın hayatını bilmek, onu ve şiirini yakinen tanımak, sadece İran şiirini derinden etkilediğinden değil, tüm dünyada kadın sanatçıların yaşadığı zulmün bir sembolü haline geldiği için bu denli önemlidir. 

            Dönemin diktatörü Rıza Şah’ın gönüllü neferi olan asker bir babanın ve kaderine boynunu bükmüş bir annenin yedi çocuğundan üçüncüsüdür Furuğ. Tam bir askeri rejimle büyütüldüğü bu aileden, özgürlük umuduyla veya aşk sanrısıyla, belki de baba arayışıyla, henüz 16 yaşındayken kaçarak evlenir, babası yaşındaki ‘hiciv yazarı’ Perviz Şapur’la… Onun baba evinden kaçarak koca evinde tutsak olması işte bu evlilikle başlar… Sevgi dolu, şefkatli, anlayışlı bir ‘baba’ aradığı bu derin mutsuzluk içinde, bir yıl sonra oğlu Kâmiyâr doğar. Evliliğindeki temel problem, şiddetli geçimsizliktir. Ancak geçimsizliğin temel nedeni, henüz bir öğrenci ve 16–17 yaşında bir genç kız olan Furuğ’un kocasına itaat etmemesidir! Çünkü Furuğ, Ahvaz’daki evlerinden, Tahran’a gitmek istemekte, Tahran’daki dergi ve gazete editörleriyle görüşmekte, cesur, hatta erotik şiirler yazmaktadır! 

            Dönemin siyasi baskısı altında olan, İran sanat camiası Furuğ’u çok sever… Küçücük ve çok güzel bir şair(e)nin amiyane tabirle ayakaltında dolaşması, fütursuz şiirler yazması, o zamana değin hiç görülmemiş bir şekilde kadın duygularından, cinsellikten bahsetmesi nedense herkesi çok ilgilendirir: Furuğ’un yazdığı her şiir olay olur! Onun imgesel olarak kullandığı her dize, sanki yaşanmış gibi ona atfedilir! Özellikle gazetelerin ve dergilerin tirajını arttırmak gayesiyle, yazdığı şiirler üzerinden onun hakkında bir takım çirkin dedikodular yapılır ve ona korkunç iftiralar atılır! Zaten şeriatla yönetilen bir ülkede bir kadının aşk şiirleri yazması, duygularını bu derece fütursuzca, coşkuyla, delice ifade etmesi o denli uygunsuz ve ahlaksızcadır ki… 

            O dönemde kadınların boşanma kararı alması çok nadir bir olayken, birkaç yıl süren evliliklerini bitirme kararını Furuğ verir. Ancak, terk edilmeyi kendisine yedirememiş olan ve karısı hakkında uydurulan dedikodulara, ona atılan iftiralara kanmaya meyilli olan Şapur, karısını ahlaksızlıkla, hayâsızlıkla suçlar. Öyle ki, neredeyse kendisini aldattığını mahkemeye kanıtlar! Deliler ortadadır: Öznesi ve yüklemi olmayan, imgesel aşk şiirleri… O dönemde, İran’da zaten çocuğun ve kadının velayeti erkeğe verildiğinden, Furuğ da çocuğu gibi kocasının malıdır! Boşanma gerçekleştiğinde, şeriat mahkemesi Şapur’a, çocuğunu annesine hiç göstermeme hakkını tanır! İnsanlık dışı olan bu ‘hak’kını sonuna kadar kullanacaktır Şapur: Doğurduğu ve henüz küçücük bir bebek olan oğlunu bir daha hiç görememe uğruna boşanır Furuğ! Çünkü şiir yazamamak, bir cendereye sıkışmak demektir onun için, ölümdür; yaşamdaki her şeyden çok daha önemlidir…

            Henüz 19unda gencecik bir kadınken ve çocuğunu kocasının gaddarlığına teslim ederken, özgürlüğün yıllarca içine kapatılacağı saydam bir labirent olacağını ve tek çocuğundan uzak olmanın, bir annenin içini kavuran en büyük acı olacağını elbette bilemezdi Furuğ. Onun yazdığı şiirde, evladını göremeyen, yalnızlığın, acının içinde kavrulan, etrafındaki sahte ve ikiyüzlü insanların arasında gerçek bir dost eli arayan, yaralı bir kalp vardır. 

            Furuğ’un hayatı, kendinden yaşça oldukça büyük 3 erkeğin üçgeninde geçer: Babası, kocası ve son aşkı, yazar İbrahim Golestan… Sevgiyi, şefkati, inceliği, hayatın anlamını, değerini bulmak için heyecanla uçmaya çalıştığı ve her defasında kafasını çarptığı çatının duvarlarıdır bunlar. Kendi kimliğini onların yardımıyla bulacağını düşünürken, aslında onlardan uzaklaştığı ölçüde kendisi olur. Şiire, yani yaşamının özüne onu en çok yaklaştıran insan olan Golestan bile, ona yol göstermenin, onu dünyayla tanıştırmanın ve bulunduğu korkunç yalnızlığa bir nebze ferahlık olmanın haricinde, onun için özel bir şey yapmaz; ne evini-düzenini bozar, ne de o öldükten sonra tek satır yazı yazar… 

            Furuğ’u hem İran şiirinde, hem dünyadaki kadın şairler arasında farklı yere koyan özgünlüğü, öncelikle duygularını, cinsel libidosunu, son derece estetik ve feminen bir dille yazmış olmasıdır. Onun şiirinde, ondan önceki şairlerdeki gibi aseksüel, mezmurlara boğulmuş, veznin çerezi olmuş bir sevgili değil, gayet istenilen, arzu edilen, demirden kollarında lezzeti tadılan bir erkek vardır! Yaşamış olduğu çağ, siyasi ortam ve coğrafya, erkek şairleri bile köşeye sıkıştırırken, o her şeyi göze alarak yazabilecek denli cesur ve gözü pektir. 

            Özellikle Yeniden Doğuş (Tevelludî Diger, 1964) ve İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına (1974, ö.s.) kitaplarında, önceki şiirlerinde hapsolduğu klasik İran şiirinin öğelerini üzerinden silker atar. Golestan’la birlikte yurt dışında bulunmasının, bu sayede dünya şiirini tanımasının ve Golestan’ın yapmış olduğu çevirilerin de bu yepyeni şiir dilinin oluşmasında faydası olduğu söylenir. 

            Onun kalbi, oğlunun yokluğuna duyduğu derin ıstırapla, ataerkil bir toplumda, şeriatla yönetilen bir coğrafyada, hayatı şiirle anlamaya ve varlığın özünü şiirle ifade etmeye çalışmanın ağır yüküyle dolu olmasına rağmen, insanlığa duyduğu karşılıksız bir sevgiyi de içerir. Öyle ki, her şeyde kendini suçlayan, her güzel anda, her tadılan lezzette önce kendini günahkâr gören Furuğ’un yaşadığı tüm eziyete rağmen, hâlâ insana, insanlığa karşı tertemiz, naif duyguları vardır. Onun şiiri pencere önünde hayatının prensini bekleyen naif bir kızın tertemiz, kırılgan sözleriyle örülüdür.

            Çok yönlü bir kadındır Furuğ. Şiir ve edebiyatla olduğu kadar, sinemayla, belgesel çekimiyle, oyunculukla da yakından ilgilenmiştir; sanatın tüm imkânlarını kullanarak ulaşmaya çalışmıştır ‘yokluğa’. Hayatında eksik gördüğünü insana göstermeye; ihtiyaç duyduğunu vermeye çalışır. Onun son şiirlerindeki sevgili imgesi, artık bir erkek olmaktan çıkıp, Mevlana’daki gibi haksızlığa karşı duran, bilge, çağdaş, insana ve duyarlılığa yakın, tanrısal bir kisveye bürünmüştür. Hatta Golestan onun sevgilisi değil, mürşididir, ona el verendir, el etek öpülendir!  

            Furuğ Ferruhzad’ın hayatı, tüm şair(e)lerin ortak paydasında, şiir için bir özgürlük mücadelesidir. Sıradan bir insan için önemli olabilecek her şeyden şiir için vazgeçmiş, 32 yıllık kısacık yaşamı, derin bir ıstırabın, yüce bir insan sevgisinin ve zulme başkaldırının yoğrulduğu bir sembole dönüşmüştür. Bu nedenle, onun “yaraları aşktandır.”

KAYNAKÇA:
 
Sonsuz Günbatımı, Furuğ Ferruhzad, Çeviri: Onat Kutlar-Celal Hosrovşahi, Ada Yayınları, 1989.
Sadece Ses Kalıcıdır, Furuğ Ferruhzad, Çeviri: Cavit Mukaddes, Yapı Kredi Yayınları, 1997.
Ve Yaralarım Aşktandır, Furuğ Ferruhzad, Çeviri: Haşim Hüsrevşahi, Öteki Yayınevi, 1999.
Furuğ-i Ferruhzad Bütün Şiirleri, Çeviri: Kutlukhan Eren, Şule Yayınları, 1999.
Bir Başka Doğuş, Furuğ-i Ferruhzad, Çeviri: Hatice Gülcan Topkaya, Om Yayınları, 2002.
Yaralarım Aşktandır, Furuğ Ferruhzad, Çeviri: Haşim Hüsrevşahi, Telos Yayınları, 2002.
Furuğ-i Ferruhzad, Furuğ Ferruhzad, Çeviri: Kenan Karabulut, Gendaş Yayınları, 2002.
Aşk Şiirleri, Furuğ Ferruhzad, Çeviri: Fahri Özdemir, Kırmızı Yayıncılık, 2006.
Dünya Sevmek İçin Çok Küçük, Furuğ Ferruhzad, Çeviri: Kenan Karabulut, Gri Yayınevi, 2006.
Yaralarım Aşktandır, Furuğ Ferruhzad, Çeviri: Haşim Hüsrevşahi, Kanguru Yayınları, 2009.
Yeryüzü Ayetleri, Furuğ Ferruhzad, Çeviri: Makbule Aras, Can Yayınları, 2009.